Muğla Sıtkı Koçman Üniversitesi (MSKÜ), Türk Tarih Kurumu ile Rodos, İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği iş birliğinde 22-23 Aralık 2022 tarihleri arasında, MSKÜ Atatürk Kültür Merkezi’nde “Rodos’ta Türk Varlığının 500. Yılı Sempozyumu” düzenlendi.
Açılış konuşmasını MSKÜ Edebiyat Fakültesi Dekanı Prof. Dr. Mustafa Gökçe’nin yaptığı sempozyumda, Adaların Osmanlı tarafından fethi ve yönetimi, Rodos ve İstanköy Türklerinin kültürel kimliği ve geleceği, bu bölgedeki Türklere ait mimari eserlerin korunması gibi konular ele alındı.
Türk Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Birol Çetin, yaptığı konuşmada, kurumun 91 yıldır Türk tarihinin bütün yönlerini araştırmak üzere faaliyetlerini sürdürdüğünü söyledi.
Bugüne kadar 2 bin 100 civarında kitap yayını, 7 bin civarında da makale sayısına ulaştıklarını aktaran Çetin, “Tarih insanlığın ortak malıdır. Bu nedenle ön yargılara, keyfiyetlere yer yoktur. Arşiv ne yazıyorsa onu bilmek gerekiyor. Biz bugüne kadar hep bu hakikati savunduk. Tabi ki karşımıza bizim gibi bilimsel çalışmalarla, araştırmalarla çıkamadılar. Bilimsellikten uzak sloganlarla çıktılar.” dedi.
Çetin, sempozyumda sunulan bildirileri de en kısa zamanda kitap olarak yayınlamayı düşündüklerini belirterek, “Çünkü onların tarihini de aslında Türk tarihçileri olarak biz yazıyoruz.” ifadesini kullandı.
Rodos İstanköy ve Onikiada Türkleri Kültür ve Dayanışma Derneği Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kaymakçı ise uluslararası örgütlerde farkındalığın oluşturulması amacıyla 1996’dan bu yana yoğun bir çalışma sürdürdüklerini söyledi.
Özellikle üstünde durdukları en önemli konunun Türk ve Yunan halkları arasında dostluk ve işbirliğini geliştirmek olduğuna işaret eden Kaymakçı, “Ancak, bu içten isteğimiz karşılıklı değildir. Derneğimiz tüm üyeleri Türkiye ve Yunanistan arasındaki dostluğun sağlam temellere oturtulmasının öncelikle ilişkilerde sorun olan konuların konuşulmasından geçtiğine inanmaktadır.” diye konuştu.
Adalarda yaşayan Türklerin kültürel kimliklerini yaşayamamalarını bir insanlık sorunu olarak değerlendirdiklerini vurgulayan Kaymakçı, şunları kaydetti:
“Hiçbir kültürel kimliğin yok edilmesi ya da görmezlikten gelinmesini doğru bir yaklaşım olarak kabul etmiyoruz. Batı Trakya’da olduğu üzere Rodos ve İstanköy’de Türk kültürel kimliğinin korunması ve geliştirilmesi, bir Avrupa Birliği ülkesi olan Yunanistan’ın önde gelen görevlerinden biri olması gerekir. Soydaşlarımızın Ege Denizi’nden yükselen sessiz çığlığına bütün uygar ülkeler cevap vermeli. Devletimizin gerek Avrupa Konseyi gibi uluslararası platformlarda gerekse Türk Yunan ilişkilerinde yoğun olarak bu konuyu gündeme getirmesini de memnuniyetle karşılıyoruz.”
Kaymakçı, Türkiye’den adalara giden turistlerin oralarda yaşayan soydaşlarıyla temasa geçmesi ve Osmanlı Dönemi’nden kalan kültürel mirası ziyaret etmesi gerektiğine dikkat çekti.
Türk ziyaretçilere, gördükleri yıkımları özellikle Yunanistan yetkililerinin dikkatine sunmalarını öneren Kaymakçı, “Bu şekilde bir baskı oluşmasının gerekli olduğunu herkes bilmeli. Rodos ve İstanköy Türklerine sahip çıkmanın Türkiye’ye sahip çıkmakla eş değer olduğunu düşünüyorum. Çünkü burası Türkiye’ye en yakın Türk toplulukları.” değerlendirmesinde bulundu.Konuşmaların ardından belgesel gösterimi gerçekleştirildi.
Aynı zamanda "Muğla Olgunlaşma Enstitüsü" tarafından dönemin kıyafetleri sergilendi.