Haber

15 Temmuz Hain Darbe Girişimi ve Arka Planı Konuşuldu

Son Güncelleme : 16.07.2019 16:00

15 Temmuz Demokrasi ve Milli Birlik Günü üçüncü yıl dönümünde 15 Temmuz Hain Darbe Girişimi ve Arka Planı konuşuldu.

Üniversitemizde “15 Temmuz Hain Darbe Girişimi ve Arka Planı” konulu panel düzenlendi. Panel öncesi Üniversitemiz Atatürk Kütür Merkezi fuaye alanında, Gazeteci Kenan Gürbüz tarafından kaydedilen, 15 Temmuz gecesi yaşananlar ve halkın darbecilere karşı mücadelesini anlatan fotoğrafların yer aldığı serginin açılışı yapıldı.

Moderatörlüğünü Üniversitemiz Rektör Yardımcısı Prof. Dr. Adnan Çevik’in yaptığı panele, Emekli Albay Ahmet Zeki Üçok, Gazeteci Yazar Fuat Uğur ve Gazeteci Cem Küçük konuşmacı olarak katıldı.

Panelin açılış konuşasını yapan Prof. Dr. Adnan Çevik, 15 Temmuz’da yaşananların darbe olarak tanımlanmasının bu darbeyi basitleştirmek olduğunu belirterek, 15 Temmuz'da gerçekleşen darbe girişimin, tarihin gördüğü en büyük ihanetlerden biri olduğunu söyledi. Prof. Dr. Çevik, “15 Temmuz darbe girişimi öncesi 40 yıl boyunca devam etmiş bir örgütlenme çalışması olduğunu görüyoruz. Bu çalışmalar bir iğdiş etme operasyonudur. Bu operasyonun temelinde “aidiyeti yok etme” çabaları yatmaktadır. Örneğin en başından itibaren genç beyinler, önce anne ve baba ardından sırasıyla millet, vatan ve son olarak da ümmet aidiyetinden soyutlanarak emperyalist güçlerin emrine çalışan insanlar haline getirildi ve darbe planı bu şekilde hayata geçirildi” diyerek, Türk halkının böyle bir darbe girişimi ile bir daha kaşı karşıya kalmaması için bu tür örgüt yapılarını iyi idrak etmesi gerektiği vurguladı.

Gazeteci Yazar Fuat Uğur, 15 Temmuz darbe girişimi öncesi yazdığı yazılar nedeniyle darbenin önceden bilindiği ancak kasıtlı olarak önlem alınmadığı iddiaları ile karşı karşıya kaldığını belirterek, “Fethullahçı Terör Örgütü’nün (FETÖ) bir darbe girişiminde bulunacağı ile ilgili 3 ay öncesinden peş peşe 5 yazı yazdım. Benim bu yazılarım daha sonra “kontrollü darbe” söylemine yol açsa da bu FETÖ’nün başarısız olan darbe girişimini başka bir noktaya çekerek, halkın gözünde halkın kendi kahramanlığını küçük düşürme çabalarıdır. Çünkü ben bilgileri devletten değil haber kaynaklarımdan aldım. Zaten darbe öncesi de kimse yazılarıma itibar etmiyordu, ancak darbe sonrası bu yazılar çok popüler oldu” dedi.

Türk askerinin her daim kahramanlık destanlarıyla anıldığını ancak 15 Temmuz gecesi halkına karşı silah kullanan askerlerle karşılaştığımızı söyleyen Emekli Albay Ahmet Zeki Üçok, bu durumun arka planının çok gerilere dayandığını belirtti.

Ahmet Zeki Üçok, “FETÖ Amerika’nın kontrolünde kurulmuş, 169 ülkede okulları ve sivil toplum kuruluşları bulunan çok büyük bir istihbarat örgütüdür. Bizim devlet yapımız da eskiden beri asliye, mülkiye ve askeriye temellidir. Bu nedenle FETÖ’nün hedefleri de bu kurumlar olmuştur. FETÖ’nün en büyük insan kaynağı TSK’dır. FETÖ sempatizanları en başından itibaren buralara yerleştirildi. 1986 yılında yapılan askeriyeye giriş sınavlarında bir kısım öğrencilerin soruların tamamını çözdüğü tespit edilmişti. Daha sonra bu durum araştırdığında soruların bizzat bu öğrencilere verildiği tespit edildi. Bu öğrencilerin bir kısmı okuldan atıldı ancak kalan büyük kısmı 15 Temmuz gecesi darbeye fiilen katılan üst düzey komutanlardı. O yıllardan bu yan TSK’da yaklaşık 50-60 bin FETÖ ile iltisaklı asker vardı. Bunların bir kısmı süreç içerisinde ihraç edildi. Ancak hala bir kısım asker kurum içerinde bulunmaktadır” dedi.

Emekli Albay Üçok, darbe girişiminin başarılı olması halinde bu darbenin “Atatürkçü, laik” bir darbe olduğu söylenerek Amerika’dan piyasaya yüklü miktarda dolar sürüleceği ve ülkenin Amerikan mandası yapılacağını iddia etti.

Gazeteci Cem Küçük de, 2003 yılından itibaren darbe hareketliliğinin başladığını ve FETÖ’nün en başından itibaren Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı devirme planları yaptığını iddia ederek, “Ben Kara Kuvvetlerinde bu hazırlıkları bir şekliyle gördüm. Ancak bana göre FETÖ en kritik hatayı 2010 yılında Hanefi Avcı’yı tutuklayarak yaptı. Bu tutuklamanın haklılığına herkesi inandırdı ve daha sonra Ergenekon, Balyoz, Askeri Casusluk gibi davaları başlattı. Daha sora Bülent Arınç’a düzenlenen suikastı bahane ederek kozmik odaya girdiler. Ardından İlker Başbuğ’u örgüt lideri olarak tutukladılar. Ardından Genel Kurmay Başkanlığına ait olan ve dinleme yapılan bir komutanlık daha sonra Recep Tayyip Erdoğan tarafından kritik bir hamleyle MİT’e verildi. Sonrasında ise Hakan Fidan ve diğer bir kısım kişiye FETÖ tarafından dava açıldı. Aslında ipler o zaman kopmuştu ama Recep Tayyip Erdoğan gerekli adımları o zaman atsaydı halkı ikna edebilir miydi orası muamma” diyerek Recep Tayyip Erdoğan’ın o dönemde kendisine inanan az kişiyle bir takım girişimlerde bulunduğunu söyledi.

Basın, Halkla İlişkiler ve Protokol Müdürlüğü Tarih : 16.07.2019 16:00
Okunma Sayısı : 3083